Meslekte Birlikte İşler Yolunda Gitmiyor


1990-91 yıllarında Meslekte Birlik Grubu ile tanışıklığımı arkadaşım, dostum ve hemşerim Mehmet Güçlü sağladı. Atom karınca lakaplı Mehmet Güçlü genç, enerjik ve dinamik yapısıyla çok gayretli bir arkadaşımızdı. Aynı sitede farklı yerlerde çalıştığımızı sonraları sohbet ederken anladım. Ben Bayrampaşa'da bulunan Sarı Dökümcüler Kooperatifi'nde çalışırken o da aynı sitede bulunan Site Muhasebede çalışmış. Samimi ve içten gayretleri bizi zaten yabancı olmadığımız camiaya ısındırdı. Kısa sürede grubun sadık bir üyesi olduk. 

O sıralar ben Gaziosmanpaşa Küçükköy'de bulunan bir şirketin muhasebe müdürlüğünü yapıyorum. Şirketimiz toptan gıda ticareti yapıyor ve ben ufaktan büro muhasebesi için müteşebbis arkadaşım Habip Terzioğlu ile beraber kurduğumuz bir şirketin ortağıydım. O eşantiyon işleri yapıyor ben de hem şirkette hem de burada defter tutuyorum. Tutuyorum sayılmaz bile şirketimizde çalışan bir arkadaşımız yapıyor işleri, şimdi o da büro sahibi. Allah işlerini rast getirsin. Birkaç yıl daha çalıştıktan sonra o işten ayrılıp tamamen büroculuğa başlıyorum.

Meslekte Birlik Grubu, o zamanlar tamamen halis niyetle kurulmuş elbirliği yöntemiyle idare edilen gönüllü bir kuruluş. Birlik Vakfı'nın kuru fasulye pilavına talim edip ayranını içerek bir şey yapma çabası içindeyiz. Tek tek büro büro dolaşarak adres alıp meslektaşla tanışıyoruz. Üye yapma telaşındayız. İstanbul kazan biz kepçe Avcılar'dan başlayıp Tuzla’ya kadar her yere yetişmeye çalışıyoruz. Telefon bile lüks o zamanlar. Ama azmin elinden bir şey kaçmıyor. Seçimlere katılıyor, derdimizi daha fazla kişiye ulaştırmaya çalışıyoruz. 

Bir yanda da aktif siyasetle ilgilenip halkla ilişkiler kuruyoruz. Tabi 1994 seçimleri çok önemli, Recep Tayyip Erdoğan fırtınası esiyor. İlçe ve büyük şehir belediyesi Refah Partili başkanlar tarafından kazanılıyor. Hemen bize bir yafta yapıştırıyorlar refahın arka bahçesi diyorlar. Yalan da değil hani başkanımız Yılmaz Şener abimiz İBB Gelir Daire Başkanı oluyor. Rahmetli Yücel ÇelikbileK abimiz Beykoz Belediye Başkanı oluyor. Ahmet Büyükkaymaz abimiz Darphane Genel Müdürü oluyor. Biz belediye meclis üyesi oluyoruz, başka arkadaşlarımız başka yerlerde görev alıyor. 

2005 yılına geldiğimizde artık rüştümüzü ispatlama zamanı grubun kurumsal bir kimlik kazanmasını istiyor ve dernekleşiyoruz. Bazılarının zannettiği gibi kolay olmuyor işler, üzerimizden bir 28 Şubat süreci geçmiş buldozer gibi. Bazıları silin kaydımızı biz işimize bakalım demiş. Ama bizler durmuşuz karşısında zulmün baskının. Kurucu üye arıyoruz 40 kişi olsun kırklara karışalım, 18 Mart olsun Çanakkale direnişi gibi tarihe geçsin istiyoruz. Ve bir 18 Mart günü kuruyoruz derneğimizi. 6 yıl aralıksız dernekte ve 14 yıl grupta hizmetimiz geçiyor. Derneğin tüzüğünü ellerimizle yazıyoruz. Kimse şu cümle çıksın şu cümle girsin bile demiyor, o kadar ilgisiz bir toplumuz. 2011 yılında bu vakitler derneği muhteşem bir kongre ile Mustafa Çaya ve ekibine devrediyoruz. Gidiş o gidiş kimse işimize karıştı demesin diye uzak duruyoruz 11 yıldır.

Ama nevzuhur biri geliyor, ne edep biliyor, ne adap. Fincancı dükkânına giren katırlar gibi o muhteşem eserleri ve kişileri devirip, kırıp, döküp geçiyor. Açıyor telefonu sövüp sayıyor, akla hayale gelmeyecek, ağza alınmayacak ne kadar hakaret kelimesi varsa sayıp döküyor. Allah'ın garip bir cilvesi bu ses kaydı medyaya düşüyor, yayınlanıyor. Adamda edep olsa utanır, kızarır ve bir kenara çekilir herkesten özür dilerim der basar istifayı işine gücüne bakar. Ama ne gezer adam pişkin pişkin, kötü bir Yahya Arıkan kopyası olarak aramızda volta atıp duruyor. Geçen gün kongrede gördüm, onun yerine ben utandım, bu adam mı bizim başkanımız diye. Avantür filmlerde gördüğünüz kavgacı rollerin oyuncusu gelmiş başkan olmuş. Bu zül de bize yeter de artar bile.

Bir de tüzük tadilatı getirmişler huzura, evlere şenlik, yeniden yazmışlar tüzüğü. Sanki bir iş yapacaklar da tüzük engelmiş gibi. Ama araya birkaç madde sokuşturmuşlar, gelecek dönemin faşist uygulamalarına yol açmak için. Öncelikle kurucular listesini değiştirmişler, muhtemelen bazı isimleri çıkarıp bazı isimleri ilave etmişler. Siz çıkarsanız ne olacak, tarih yazdı kim kurucu kim değil. Sen değiştirsen ne değişmiş olacak, Ama bunu anlamayanlar evet dedi geçti. Üye ihraç etmek için yeni bazı suçlar ihdas edildi. Üye ihraç etmek için tüzük değişikliği yapan adamları da gördük ya gözümüz açık gitmez artık. Biz bir kişi kazanmak için ayağına giderken, bunlar adam atmak için daha fazla gayret sarf ediyorlar. 

Ve bir tespit, ilk defa misafirsiz bir genel kurul yapmak da nasip oldu bu yönetime. Güya davetiye basmışlar ya kime dağıttılar acaba, Sen ben bizim oğlan muhabbeti bir yarar getirmez. Tam da bu günlerde son yaptığımız genel kurulun fotoğraflarını hatırlattı, facebook. Hep aleyhimizde ne yazıyor diye bakacağınıza fotoğraflara bakıp bizim neyimiz eksik acaba der misiniz, bilemem.

Maalesef kurucu iradenin gözü önünde taammüden cinayet işleniyor ve bu irade susup kalıyor. Bu konuda üstad Mehmet Akif'in çok güzel bir şiiri var onunla bitirelim yazıyı… 

Ey dipdiri meyyit, İki el bir baş içindir.

Davransana... Eller de senin, baş da senindir

His yok, hareket yok, acı yok... Leş mi kesildin

Hayret veriyorsun bana... Sen böyle değildin.


Okunma Sayısı: 685