Muhtar İsmail Yazıcı'nın Hayatı Hakkında


Bir döneme damgasını vuran kişilerden biridir Muhtar İsmail Yazıcı. Doğuştan saçları yoktu. Nüfus kayıtlarına göre 1932 yılının Mayıs ayında dünyaya geldi. Annesi Zeynep, babası ise Korucugil'den Ali idi. Annesi Zeynep dönemin en güzel kızlarından biri olup 1900 yılında doğmuştu. Birinci Dünya Savaşı sırasında savaş Harşit Vadisinde de cereyan edince çocukluğunda savaşa şahitlik etmişti. 37'nci Kafkas Tümenine bağlı 110'uncu Alayın Komutanı olan Samsun Kavaklı Binbaşı Asım Bey Zeynep'in güzelliğine vurulmuş ve onu ailesinden isteyerek evlenmişti. Artık bu süreçten sonra Zeynep'in dilinde kumandan ifadesi belirmişti. 1916-1917 savaşlarından sonra Rusların bölgeden çekilmesinin ardından Türk birlikleri de bölgeden çekilince Asım Bey de haliyle bu bölgelere elveda etmişti. Zeynep'ten ise çeşitli sebeplerle ayrılmak durumunda kalmıştı. Zeynep ise daha sonra ikinci evliliğini korucu sülalesinden Ali ile yapmıştı. İşte bu evlilikten doğanlardan biri de İsmail Yazıcı idi.

Orta boylu, hafif dolgun ve kumral bir yapısı vardı. Saçı olmayınca şapka başında zaruri olarak duruyordu ya da o şapka takmayı zaruri kabul ediyordu. Çocukluğu ve gençliği köylerde geçen İsmail Yazıcı, Balcı Fadime Yazıcı ile ilk evliliğini yapmıştı. Ancak Fadime'nin genelde doğumlarının ölümle sonuçlanması ve kendisinden de yedi yaş büyük olması nedeniyle bir süre sonra boşanmadan Cibilli Mahallesindeki Fadime Keskin'i bir gece karanlığında kaçırıp ikinci eş olarak eve gelin getirmişti İsmail. Yeni eşiyle arasında ise tam 22 yaş fark vardı.

1968 seçimlerinde Dandı köyüne 19 yıllık muhtarlık yapan Fırıko Mustafa Şahin'in elinden mührü alarak muhtarlık vazifesine atılmıştı. Muhtarlığına devam ederken santral sahasında aynı zamanda çavuşluk da yapıyordu. Daha önce yaptığı yurt dışı işçi başvurusu kabul edilmiş ve Almanya'ya gitmişti. Geride iki eş bırakmıştı ve yeni gelinle evleneli daha 15 gün olmuştu. Beş sene kalmıştı Almanya'da. Muhtarlık mührünü ise azalarından Alionbaşıgillerden İbrahim'e bırakmıştı. Almanya'da çalıştığı süre içerisinde her yıl memlekete gelip iznini kullanarak geri dönüyordu. Bu süreçte her ay düzenli olarak ailesine para göndermeyi de ihmal etmemişti. Almanya'daki çalışmaları sırasında epey para biriktirme imkânı elde etmişti.

Yeni eşiyle evliliklerinin beşinci yılında eski eşi Fadime Yazıcı kalp rahatsızlığı nedeniyle hastanede vefat etmişti. Eski eş Fadime birlikte yaşadıkları süre zarfında yeni geline o kadar iyi davranmıştı ki etraftan takdir edilir olmuştu.

Alamancı olarak bilinen İsmail Yazıcı beş yılın sonunda artık kesin dönüş kararı almıştı. Almanya'dan dönenler çok itibarlı karşılanıyordu buralarda. Biriktirdiği parası ile bugünkü kahvenin de içinde bulunduğu geniş ve büyük binayı yaptırmış ve akabinde kahve açarak çay satmaya başlamıştı. İlk televizyonu o getirmişti köye siyah beyaz olarak. Bir süre fırıncılık da yapmıştı. Onun marangoz ve inşaat ustası olduğu da herkesçe biliniyordu. Evinin alt kısmını adeta atölyeye çevirmişti. Hatta çok kaliteli çeyiz sandıkları yapıyordu. Bunun dışında kapı, pencere, dolap, terek gibi şeyler de yaptığı ürünler arasında idi. Ayrıca bağ, bahçe işleri yapmış olup güzel fındık hasadı elde ediyordu. İkiz Ali mevkiinde geniş fındık bahçesi oluşturmuştu. Belen mahallesinde de evleri bulunuyordu.

1989 ve 1994 seçimlerinde halkın takdirini ve teveccühünü kazanarak tekrar muhtar seçilmişti ve böylece toplamda 17 yıl muhtarlık görevini sürdürmüştü.  

1990 sel felaketi bölgemizde oldukça büyük yıkıcı etkiler bıraktığı sırada o muhtar olarak görevinin başında olağanüstü gayretler sarf ediyordu. Harşit köprüsü sel sularına kapılınca Harşit ile Dandı arasının irtibatı kesilmişti. Görünen o ki yeni köprü yapımı hayli zaman alacaktı. Hemen halkı örgütleyerek asma köprü yapım işine girişmişler ve kısa sürede Harşit çayı üzerine Harşit’i Dandı’ya bağlayan asma köprünün yapımı gerçekleştirilmişti. Onun cesareti, yüreği etraftan takdir toplamıştı. Dönemin Giresun Valisi Sami Oytun Harşit'i ziyareti sırasında kendisine bizzat teşekkür etmişti bu olağanüstü gayretleri için ve yapılmayanı yaptığı için.

O hem çalışkan hem de becerikli idi ve bunu muhtarlığına ziyadesiyle yansıtmış durumda idi. Bugünkü caminin yapımında büyük çabaları olmuştu. Hatta cami yapımı sırasında homurdanan işçilere beni caminin içinde bir vakit bulursanız bırakın yapmayın. Siz kılacaksınız namazı” demişti espriyle karışık olarak. Sekiz yıllık ilköğretim okulu sistemine geçilince halkı örgütleyerek ve öncü olarak iki derslikli ilkokulun yanına ortaokul kısmının inşa edilmesini sağlamıştı. Böylece Süttaşı İlkokulu Süttaşı İlköğretim Okuluna dönüşmüştü. Mahallenin çeşitli yerlerine yol yapımında belediye ile işbirliği yaparak yol sorunlarının bir kısmını çözmüştü. O muhtarlığını özveriyle yapıyordu. Eşi onun muhtarlığını anlatırken “ne zaman muhtarlığı bıraktı cebi para gördü diyerek muhtarlık sırasında ne kadar fedakârca davrandığı gerçeğini dile getiriyordu.

Muhtarlığı sırasında bir gece vakti esrarengiz bir olay yaşamıştı. Gecenin bir vaktinde kapısına gelen ve kimliği belirsiz kamuflajlı iki kişi silah zoruyla onu dağa kaçırmışlar ve Yakayol yakınlarında cebinde bulunan parayı alıp salıvermişlerdi onu. Ölümün acı yüzünü nefesinde hissetmişti. Bu kişilerin kim olduğunu tespit edememiş, ettirememişti. Ama şükür ki canından olmamıştı.

Şakalaşmayı çok severdi. Akranları ile yaptığı şakalaşmalar zaman zaman tiyatroya dönüşüyordu. Özellikle Budak Mehmet Yazıcı ve Hacıbey Bayram ile yaptığı şakaları bilmeyen yoktu. Bir yaz vakti kahvelerinin kapısında oturmuş ve kalabalık grubun koyu sohbeti esnasında çarşıdan gelen ve yaylaya gittiği belirlenen bir arabanın üzerinde atı ve ilginç olanı ata bir kişinin ters binerek seyahat ettiğini görünce çokça gülmüşler ve o esnada azcık sövmüştü muhtar. Bunu duyan adam sövmeye karşılık verince muhtar hem gülmüş ve hem de gel sana bir çay vericem diyerek esasında onun sövmesini takdir etmişti.

Birinde Belen’de kardeşi Mehmet gözlerden ırak olmuş, kaybolmuştu. Mahalle halkı onu her tarafta aramaya başlamışlar, jandarmaya da haber vermişlerdi. Ama aradan iki gün geçmesine rağmen bulunamamıştı Mehmet. İki günün sonunda sağ salim eve dönünce Muhtar İsmail kardeşine: Ya kardeşim. Nerelerdeydin. Seni aramadığımız yer kalmadı demişti. Mehmet ise hafif tebessüm ederek: Ben sizi gördüm, beni aradığınızı biliyorum. Hatta hemen yanı başımdan geçtiniz demişti. Muhtar İsmail Yazıcı azcık sinirli bir şekilde: Öyle mi, Niye o zaman eee (ses) vermedin, deyince Mehmet Yazıcı gayet sakin bir şekilde: Ben eee (ses) verdikten sonra saklandığım haası (saklanmamın ne anlamı var) demişti. Bu espri gergin ortamı bir anda yumuşatmıştı.

Köye ilk televizyonu o getirdiği için televizyonun meraklıları çoktu. Kahvede gençler ve çocukların meraklı bakışları televizyonun üzerinde idi. O çocukların kahveye girmesini istemezdi. Çocuklar evlerinde olmalı idiler. Ancak çocukların ve gençlerin kışın kar yağışının altında soğuğa aldırmadan bile dış kapıdan doğru televizyon seyretmeleri de hayatın bir gerçeği idi.

On yaşında başladığı sigarayı ölene kadar içmiş ve zaten ölümü de akciğer rahatsızlığı nedeniyle olmuştu. Tarihler 5 Aralık 2012'yi gösterdiğinde nüfus kayıtlarına göre 80 yaşında hayata veda etmişti. Cenazesini Belen mezarlığına defnetmişlerdi. Hakkında çok şeyler anlatılacak olan İsmail Yazıcı günümüzde hala çalışkanlığı, cömertliği ve muhtarlığı döneminde yaptığı çalışmalarla hayırla yâd edilmektedir.


Okunma Sayısı: 612