"Yöresel Ağızla Bir Yazı Derleme"
Ayam ışımadan koyulmuştu yola.
Yorum Ekle
Baççeye çalışmaya gidiyordu belli ki. Biraz yokuş çıkınca nefes nefese kalmış, gıranda eccük oturup dinlenmişti. Bir süre arkuru gittikten sonra fellik fellik terleyerek çıkmıştı baççeye. Andır kalsın heri dedi içinden. Azcık da sövmüştü kimse duymadan. Avradını keseyim bu nasıl iş diye de söylendi. Başı fenikliyordu. Bahçeye giderken amaratlarına gılavu vermeyi ihmal etmemişti. Yanında girebi ve kirintüsü vardı. Bahçeyi önler etmişti bitirmek için. Yani bitirmesi lazımdı çünkü ötesi beri gelmişti. Bir ara girebisini taşa köke vurunca girebinin ağzı dos dobuç olmuştu. Bahçede bir ara ayağı kaymış ve depesinin gıranına gitmişti. Garantili Trabzon lastiğinin biri bir yere biri başka bir yere fırlamıştı. Bu arada vücudunu kaşıya kaşıya et etmişti. Acaba it üzümümü bulaşmıştı kendisine
Bir ara gözü karşı gırandaki hareketliliğe takılmıştı. Dunzarın kenarından annağa geldiğinde odunların argışa atıldığını görmüştü. Birileri kışlık için odun taşıyorlardı. Onlara seslendi bek gene. Boğazı saplıkla delinmişti adeta, devamlı bağırıyordu. Goley gelsin ura diyordu.
Öğle olunca ac acaruk olmuştu. Acına postu çıkmış, karnı deşilmişti adeta. Neredeyse kesek gemürecekti. Üşengeçlikti onun ki. Yoksa acıkırım diye ikindi vakti yatanlardan değildi. Mıkırlıktan canı çıkanlara kızıyordu. Çıra ile ateşi yakıp bir de isli übrükle çay demlemişti. Ayam çok iyi değildi. Akşamı etsem bari zeetcek bir rahat uyurum diye geçiriyordu içinden.
Yağmur bulutları birden boşalınca caranağa tutulmuş ve hölümüştü. Cimidi çıkmıştı. Anlayacağınız depük ipliği kalmamıştı. Sonra yerde oluşan çamurdan bolca nasiplenmiş, çamura çorağa karışmıştı. Dırım dıngıl olmuştu. Hayret sinirlenmedi. Termaç kalsın heri diyordu yumuşak bir ifadeyle. Sonra hiçbir şeye aldırmadan cıbban çalıyor, arada yılçarıyordu. Sonra holi holi eve yürüyordu. Soğuktan eli buymuştu. Zaten girebi elini pangıldatmıştı.
Eve geldiğinde hemen sobanın başında kendini bulmuş, sövkenmeye başlamıştı. Eşine beni soran olursa sövkeniyorum diyordu. Palanın üzerinde yatıyordu. Gıkı, vıkı çıkmıyordu. Maf demiyordu. Yattığı yerden kalkmayınca gürke yatıyor sanmışlardı. Acaba o zaman hasta sökel mi oluyordu. Ocak başında hayasıyıp duruyordu. Vücudu yata yata gas gatur olmuştu. Yüzünü çırıştırıyordu. Sonra ayağa kalkıp semete semete dolaşmaya başlamıştı. Pek yakında bahçeye gitmediği için pestili çıkmış, et kesüğü olmuştu. Kül hışır olmuştu anlaşılan. Yüzündeki feri kaçmıştı.
Bir sabaccak kalktığında tama (ahıra) gitmişti hayvanlarına yal vermek için. Sığıra yaklaşınca gözüne dolanduğum diye sevmişti emme hayvan birden cıtmuk atmıştı ona. Allah Allah aslında daha yeni öğüre katmıştık bu ineği demişti. Of diye sızlanmıştı. Hayvan oğlu hayvan ben saa sorarım deyip terk etmişti orayı.
Onda Ciniviz aklı vardı. Godire başlı, çebiç ağızlı idi. Gerevü ağızlı da denilebilirdi. Kemçük ağızlı olmasına ne demeli. Ya gaban ağız. Ayrıca dombak gözlü idi. Gözler arada fıldır fıldır ediyordu. Bazen de gözünü celerdiyordu. Doğmaldan belli idi böyle olacağı. Kir pas içindeydi. Yakında çimmediği için vücudunu donra, gasmuk bağlamıştı. Mumbarlı idi yani. Bir bağ şimşir temizleyemezdi onu. Üzerindeki elbiselere bakılırsa bir ipliğini çekince kırk yaması düşüyordu. Saçlarını kestirmeyince yesir başlı olmuştu, taramıyordu ki saçlarını.
Tipik özellikleri vardı. Mesela, biraz görgüsüzdü, eğme altında büyüdüğü belli idi. Bazen dozirip gidiyordu kime kızdığı belli olmuyordu. Kimseye de keşik vermiyordu. Mızır mızır etmesi çok çekilmez bir haliydi. Milletin başına muzo oluyordu. Sakırttak gibi yapışması en sinir edici huyu idi. Sudan bahanelere sığınıyordu. Naldöken'de taş bulamıyordu atmak için. Ağzını geveleyerek konuşması yok mu çıldırtıyordu insanı. Bazen aklı bir karış havada oluyordu nedense. Ala sefiye konuştuğunda gülünç duruma düşüyordu. Kavga garcaştırmakta üstüne yoktu hani. Bazen ölüne kör diye çağırıyordu sağa sola. Yırtık dondan çıkar gibi araya kaynıyor, milletin sözünü kesiyordu.
Birinde everimlik oğluna çok sinirlenmişti. Vurumduymaz uşağı için tekne gazuntusu ne de olsa diyordu. Seni yarmacaya katarım, vura vura eskütürüm, fışkı yiyen diyordu. Sonra bir zımbuk patlatıyordu. Yahu bu uşağın başına çort dolamanın vakti gelmişti galiba diye serzenişte bulunuyordu. Hırtına hızanına sahip çıkmaması ayrı bir handikaptı ama çocukları sırtında hobuk ederek büyütmesi de doğru idi. Çocuklarının beşiklerine az çıtak otu toplamamıştı.
Bazen eşi ile döğüş kavgası gırla gidiyordu. Ağzı üst tavanda idi. Kahveye langa dövmeye gittiğinde karısının ura herif demesinden de yılmıştı. Zıllama diyor, ama sonra geri adım atıp hışım olayım, gözüm çıksın diye yemin etmek mecburiyetinde kalıyordu. Arayı düzeltmek için işmar etmesi beklenen bir eylemi idi. Bazen de evlerin ışığını açık bırakan eşine kızıyor gene poyraz bankası gibi yakıyorsun diyordu. Vacur vucur ötüyordu. Sonra herslenip evin yüzeyinde tekebızlık kılıyordu.
Bazen arada pılını pırtısını toplayıp gözlerden ırak oluyordu. Gırım itin kızılını geziyordu. Tifir tifir ediyor, yerinde duramıyordu. Cebinde parası kalmayınca ip ipe Allah Allah deyip geri dönüyordu. Üç beş goruk fındığa güvenip yola çıkarsak sonu böyle el kuru …. yaş geri dönersin diye söyleniyordu.
Bazı işleri fos çıkınca fos Hamza'ya kızıyordu. Yahu ne alakası vardı. İşleri müthiş olunca müthiş Ali'ye teşekkür mü edecekti. Velhasıl öyle ya da böyle tipik bir Karadeniz uşağıydı o. Nerede ne yapacağı belli değildi.
Giriş: 11 Aralık 2022 | Güncelleme: 11 Aralık 2022 | Okunma: 736
Kaynak: Adnan Yazıcı
Bu karekodu kullanarak haberi telefonunuzda görebilir ve paylaşabilirsiniz.