Hiç Unutulur mu Okul Yılları- 95 Kuşağı


İnsanların hayatlarında önemli dönüm noktaları vardır. 

Bunların en önemli ayağını ise okul çağı oluşturur. Bazıları ise hiç unutulmaz. Bizim 95 kuşağı gibi. İlkokuldan sonra Doğankent Lisesi bünyesindeki ortaokulda eğitime başladığımızda yıl 1989/1990 idi. Doğankent Lisesi Harşit Çayının kenarında, çayın esintileri içerisinde Sadaklı Mahallesi sınırları içerisinde sarı boyalı hali ve çok kalabalık öğrenci nüfusu ile geleceğe nesil yetiştiriyordu. Sadece Ortaokul birinci sınıfın A şubesinde 63 öğrenci kaydı bulunuyordu. B şubesi de bir o kadar. Ancak 95 kuşağı bu binada bir yıl okuyabilmişti. 

Ortaokul birinci sınıfı daha yeni bitirmiştik ki 1990 yılı 19 Haziranı 20 Hazirana bağlayan gece sel meydana geldi. Sel felaketi Harşıt Vadisi ve özellikle Doğankent için birçok maddi hasara yol açarken can kaybına da neden olmuştu. Sel felaketi nedeniyle Doğankent sahil yolu olarak adlandırılan mevki yok olmuş, Doğankent'i Süttaşı Mahallesi'ne bağlayan ana köprü yıkılmış, Doğankent Hidroelektrik Santrali büyük hasar görmüştü. Ayrıca Süttaşı Mahallesi Küstük Mevkiinden Paşaçayırı alanına inen büyük heyelan, Doğankent İlköğretim Okulu ve Doğankent Lisesi'nin yıkılmasına neden olmuştu. Bu felaket birçok maddi hasarlara yol açarken Melek Tekin adlı üniversite öğrencisinin de ölümüne neden olmuştu. 

Süttaşı Belen başından okulun yıkılışını, Harşit Çayının azgın, bulanık sularını izlerken babama biz nerede okumaya devam edeceğiz diye sormuştum. O da oğlum devlet okulunu bulur, yapar merak etme demişti. Eylül ayı geldiğinde bizi önce Emin Yahşi'nin binasına, sonra müftülüğün Kuran Kursuna almışlardı. Burada aklımda ne hikmetse Kimya Öğretmeni Muzaffer Gökçe kalmış. Bir süre sonra devlet Paşaçayırı'nda bugünkü halı sahanın yakınlarında tek katlı prefabrik bir okul kurmuştu. Orada bir süre tavanda asılı olan elektrikli ısıtıcıların eşliğinde eğitim öğretime devam etmiştik. Bizim için keyifli de olmuştu. Çok anılar biriktirdik burada. Ancak üzücü olan ise ildeki başarıları tescillenmiş koskoca bir Doğankent Lisesinin sel nedeniyle öğretmen kadrosunun bir anda dağılması idi. Mustafa Demirsoy, Fethullah Altun, Tayyar Yakupoğlu, Şaziye Hoca gibiler bir bir gitmişlerdi. Salim Bayram Doğankent'li olduğu için Rıdvan Gök ise Doğankent'i hayli benimsediği için kadrodan ayrılmamışlardı. Sonra Recep Yağcı faktörü ortaya çıktı. Okulun idaresini eline alınca disiplini bırakmak istememişti anlaşılan. Okulda iki tane fotokopi makinesi var. Birisi idarede, diğeri de elini göstererek burada diyordu. Yaz A'ların birinci sorusu diye bağırıyordu. Sonra B'lere geçiyordu. Nilüfer sen de yaz. Beni de pek sevmezdi galiba. Yazıcı yerdeki çöpleri topla. Ben yapı gereği sakin, çekingen, sessiz bir kişiliğe sahiptim. Ama çok afacan arkadaşlarımız vardı içimizde. Rıdvan Gök Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak bir döneme damgasını vurmuş, yanlış hatırlamıyorsam 11 yıl gibi bir süre Doğankent'te kalmıştı. Bir süre sonra öğrencisi Nurettin Günay Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliğini bitirerek hocasıyla aynı okulda görev yapmaya başlamıştı. Salim Bayram Hocanın ise kendine özgü ekolü vardı. Coğrafya öğretmeniydi. Derse başlarken mutlaka beş dakikayı öğrencilerle boğuşmayla geçirmesi, bazı öğrencilerin sırtlarını gümletmesi, bazılarını havaya kaldırıp indirmesi ısınma hareketleriydi. Ayhan Hoca, Murat Hoca, Nilgün Hoca, Aydemir Hoca,  Kazım Hoca, Mehmet Hoca, Hacer Hoca gibi birçok öğretmenimiz olmuştu. İngilizce Öğretmeni İbrahim Koca ise ayrı bir tarz yürütüyordu.

Bir süre sonra şu an Doğankent Ortaokulu olarak kullanılan okul binasına taşınma işi gerçekleştirilerek kredili sistem ile mezun olduk okuldan. Ancak bu 95 kuşağı çok farklı bir kuşaktı. Her biri yurdun dört bir yanına dağılıp gitmişlerdi. Üzücü olan ise okuldan kısa bir süre sonra Güldane Koca ve Hasan Turfan adlı arkadaşlarımızın aramızdan ayrılması idi.


Yurdun dört bir yanına dağılan arkadaşlar peyderpey kısmi olarak bir araya gelip hasbihal etseler de son yıllarca bunu genişleterek İstanbul'da bir araya gelip eskileri yad etmeye başladılar. Bu konuda Erdoğan Araz adlı arkadaşımızın gayretlerini takdir ile karşılıyoruz. O hep güleryüzü ve esprileri ile birleştirici oldu. Birleştirici yönü hemen de yanıt ve kıymet buldu ki bir araya gelmeler geleneksel hale gelmeye başladı. Erdoğan Araz bundan böyle İstanbul'da olmayacak ve kendi memleketinde yaşamaya devam edecek. Ayağının tozu ile hemen bir aktivite yaparak buradan olan mezun arkadaşları bir araya getirmeyi başardı. Doğankent Belediyesi sosyal tesislerinde buluştuk. Belki sayı olarak 13 kişi idik ama güzel bir akşam, keyifli muhabbetler yaşandı. Geçmişe doğru uzandık. Güldük, eğlendik arada hüzünlendik. Bundan sonra belki de yazın daha organize ve geniş katılımla ve bütün güne yayılan bir etkinliğin içerisinde yer alacağız. Bu vesile ile katılım sağlayan, sağlayamayan tüm arkadaşlarıma sevgi ve muhabbetlerimi gönderiyorum. Sizleri seviyoruz. Bir hep birlikte bir aileyiz.



Okunma Sayısı: 902